AĞARTILMIŞ YALAN, KİRLETİLMİŞ GERÇEK

Edep sahibi kimseler kendi işlemedikleri hayırlı bir işi başkasına öğütlemezmiş. Tersinden de olsa benzer bir tutuma sahibim sanırım: Kirleticiliğini anlatmak durumunda kaldığım her fena işi mutlaka işlemiş yahut onun kıyısından dönmüşümdür. Anlattıkça gördüm ki hayırda birlikteliğe davet değil, hatalarda benzerlik insanların dikkatini daha çok çekiyor. Derman arayışında farklı yönelimleri olsa da dertleri ortak olanlar arasında bir tür yakınlık doğuyor. Düşenin hâlinden düşmüş olan anlıyor. Hâlden anlamak fena işlere karışan insanların yakınlaşmasını izah için fazla iyimser bir açıklama olabilir. İnsanların birbirine taş atmamasının asıl sebebi sırça köşklerde oturan komşular olmalarıdır.

Yine de bir ayrım yapmalıyız: Sırça köşkten çıkıp sağlam bir binaya geçmek isteyenler ile sırça köşk düzenine bel bağlayanlar aynı muameleye layık değil. Varsın sırça köşkümüz yıkılsın, yeter ki fenalıktan kurtulalım diyenler kirliliğin ne idüğünü bildikleri için temizlenmenin kıymetini de hakkıyla bilmeye namzet insanlardır. Kirlilikten menfaat temin edenlerse işi aleniyete döküp yüzsüzlüğe vurmaya ya da kirlilik-temizlik mefhumlarını demagojiyle bulandırıp aradan sıyrılmaya çalışır. Sıyrılmacı tavrın benzerini başka bir kesimde daha görürüz: Kendini daima temiz görenlerde. Kendini daima temiz gören megalomanlar ve kirlilik konusunda profesyonelleşenler işbirliği ederek tevbe yolunu tıkar. Megalomanlar ağartılmış yalanlarla, profesyoneller kirletilmiş gerçeklerle yaşamayı tavsiye eder. 

Leke tutmayanlar ile kir göstermeyenlerin ittifakını fark edemeyen kimse dünya siyasetine, gündelik hayata yön veren dinamikleri kavramakta yetersiz kalır. Kendini koruma veya vicdanını rahatlatma ihtiyacıyla taraflardan birini seçtiğinde ise ittifaka can suyu vermiş olur. Paçayı megalomanlara kaptıranlar üzerinde leke olan beyaz bir sayfadan hoşlanmaz örneğin, bu onları rahatsız eder. Lekeleneni buruşturup atmaya hazırdırlar ütopik yücelik anlayışları gereğince. Hâlbuki leke, aslî ve arızî farkını görmemize yarar. Kazadır. Can sıksa da temizlik ihtiyacının hatırlatıcısıdır. Profesyonellere kananlar ise zeminin kirliliğine itiraz etmez. Onlar kirli zeminin yer yer ağarmış bölgelerine bakarak bazı hafifletici sebepler bulmaya reel-politik uyarınca dünden hazırdır. Tercihlerini aslî beyazdan değil beyazlık izlenimi uyandırandan, beyazımsılardan yana kullanırlar. 

İtikadımıza göre sadece kendilerine nimet verilmiş nebiler ve resuller lekesizdir. Diğer bütün insanlar bu kategorinin dışındaki bir hiyerarşiye tâbidir. Buna göre: Kim lekesizlerin yolunu yol bilmişse o üstünümüzdür. Kim lekelerinden kurtulmaya fiilen çabalıyorsa o üstünlük yolundadır. Kim lekelerinden utanıyor fakat elinden fazla bir şey gelmemesinin mahcubiyetiyle kıvranıyorsa üstünlerin himayesine girmeye hak kazanmıştır. Kim kirlilikten menfaat devşiriyorsa dalâlettedir. Kim lekesizlik iddiasındaysa gazaba uğramıştır. 

Hayatımız nimet, dalâlet ve gazap arasındaki tercihimize göre bir mana ifade ediyor. Temiz kalarak mı yaşadık yoksa yaşayarak kirlendik mi? Yıllar sonra her yerde yeniden “kardan aydınlık” ezgisini duymamız tesadüf mü? 

Muhammed SARI (14 Zilka’de 1445 - 21 Mayıs 2024)